Pazartesi

Medz yeğern: Bu da mı olmadı?

(agos, 15 mayıs 2009)
“94 yıl önce 20. yüzyılın en büyük katliamlarından biri yaşandı. Her yıl, Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerinde 1,5 milyon Ermeni’nin katledilmesini veya ölüme yürümesini anıyoruz..”
Amerikan başkanı Obama’nın 24 Nisan açıklamasında aslına bakarsanız en vurucu kısım buydu. Fakat o günlerde konuyla ilgili tüm taraflar “Medz yeğern” ifadesine takılmış durumdaydı. Bununla başlayalım. Açıklama yapıldıktan hemen sonra bilhassa Türkiye’deki tepkiler şaşırtıcı olmamakla birlikte yine de tuhaftı. Gelenek bozulmadı. Yine tüm taraflar “soykırım” kelimesinin kullanılıp kullanılmadığına dikkat kesildiler. Aslına bakarsanız soykırım demeyeceği belli olmuştu ama, belli mi olur? Evet, beklendiği gibi demedi. Şöyle dedi onun yerine: “Ermeni halkı bizim kalplerimizde yaşadığı gibi, Büyük Felaket de (Medz Yeğern) bizim anılarımızda yaşamalı. Tarih, çözülmedikçe ağır bir yük olabilir…”
Evet gerçekten de tarih çözülmedikçe ağır bir yük oluyor. Çok uzağa değil, bir ay öncesine gidelim. Obama’nın Türkiye ziyaretini hatırlayalım. Ne demişti Obama, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile düzenlediği basın toplantısında “Bu konudaki fikrim değişmedi..” Yani olayların soykırım vasfı taşıdığını düşünüyordu Obama. İlginçtir o vakitler Obama’nın bu tavrı aslına bakarsanız Türkiye’de beğenilmişti bile denebilir. Büyük gazetelerden biri “Kıvırmadı” manşetiyle çıktı. Kamuoyunda öne çıkan hava “Eh, helal olsun, adam ne düşünüyorsa onu söyledi” şeklindeydi. O vakitler kamuoyu daha çok Obama’nın Türkiye’nin laikliğine vurgu yaptığı bölümle daha çok ilgilenmişti. Asıl o  kısım  çok beğenilmişti. Ne olmuştu, artık ABD Türkiye üzerindeki emellerinden vaz mı geçmişti? Artık ABD Türkiye’yi “ılımlı İslam” kategorisinde değerlendirmiyor muydu?  Görünen o ki değerlendirmiyordu. O vakit rahat bir nefes alabilirdik artık.
Evet bu da tuhaf bir bakış açısıydı zaten, biliyorum. Ilımlı İslam ifadesine bu kadar takılmak zaten  normal değildi, dolayısıyla bundan vazgeçilmesine sevinmek de aslında normal değil. Türkiye tabii hiçbir konuda kendine güvenmediği için bu tip ifadeleri büyütüyor. Nasıl ki ABD’de yönetimi ele geçiren çevreler yarı cahillik, yarı –o ekip için esas düşman olan- İslami fundamentalizme panzehir olsun makamında ılımlı İslam’ı öne çıkardılarsa; şimdi de ABD’de o ekip gidince ve “öncelikli düşman” tanımı revize edilince o ifade de doğal olarak rafa kaldırılmıştı. Olay bu kadar basit değilse de genel hatlarıyla böyle aslında. Neyse, ne diyorduk, Obama’nın fikrini değiştirmeyişi. Evet beğenilmişti ama aslında devletin karar mekanizmalarında bir endişedir almış yürümüştü. Kapalı kapılar ardında “Bu tavır başımıza iş açacak” yorumları yapıldığı belliydi. Aslına bakarsanız Obama’nın seçileceği belli olduğu günden beri bu bu analizlerin yapıldığı ortadaydı.. Ermenistan açılımında, evet, bölgede etkin bir rol oynama, düzen kurma arzusunun payı vardı, şimdi Dışişleri Bakanlığı görevine getirilen Ahmet Davutoğlu’nun da başaktörlüğünde gerek Ortadoğu, gerek Kafkaslar gerekse Ermenistan konusunda (pek de becerilemeyen) açılımlar buna bağlanabilir; keza AB ile ilişkilerde bu soykırım meselesinin Türkiye’nin önüne konmasına engel olmak için de bu Ermenistan açılımının hayata geçirildiği düşünülebilir. Ancak bir etken de herhalde, hiç şüphe yok, ABD’nin yeni başkanının bu konuda Türkiye dış politikasının başına “tatsız” bir çorap örmesini engellemek kaygısıydı. Zaten 24 Nisan öncesine denk gelen haftada Dışişleri tarafından bir gece vakti alelacele açıklanan “Ermenistan ile bir yol haritası üzerinde mutabık kaldık” deklarasyonunun yine “sert” bir açıklamanın önünü kesmek için atılmış bir adım olduğu konusunda kimsenin bir şüphesi olmasa gerek. Özetle tamamen reel politik çerçevede atılmış, yaşanan acıları anlamaya, gönül almaya, ilişkilerde normalleşmeyi sağlamaya yönelik herhangi bir adım özelliği taşımayan “açılımlar”la karşı karşıya olunduğunu herkes biliyordu. Obama dahil.
Medz yeğern bu ortamda geldi. Türkiye’de önce bir şaşkınlık hakim oldu. Ermenice bir ifade de nereden çıkmıştı? İlk şaşkınlığın ardından deyim yerindeyse takke düştü kel göründü. Bir ay önce “Kıvırmadı” diyen büyük basın bu kez “Hop, bir dakika, ne oluyoruz?” havasındaydı. Acaba Obama çaktırmadan soykırım mı demişti? Öyle ya, ya bu Ermeniler soykırım yerine öyle Medz yeğern filan diyorlarsa? Ulan? Yoksa bizi mi yiyorlardı? Tavır aynen bu oldu basında, hükümette ve önemli siyasi partilerde. Hakim tona bakılırsa Ermeniler ve Ermenistan bunu bile kullanmasındı. Ne demekti Medz Yeğern? Adam gibi bir şey bulsunlardı. Hele Obama, hiç kullanmasındı. Şu 1915 konusunda Ermeniler doğru dürüst bir ifade bulup öyle ortaya çıksınlardı..
Olup bitenlere baktığımda çok da umutlu değilim.  1915’te olanlarırn acısını paylaşma açısından ne hükümette ne toplumun ağırlıklı kesiminde ne de medyada önemli bir ilerleme yok. Büyük Felaket bile alerji yarattı, gördüğünüz gibi. Büyük Felaket’e bile tahammül yok. Bir toplumun kendi acısına isim koymasına bile tahammül edilemiyorsa, sınır açılsa ne olur diyeceğim ama demeyeyim. Sınırın iki yanındakiler istiyorsa, oluversin, o da bir şeydir. Ama daha önemli bir şey var işte. Medz Yeğern’e takıldıkları için görmedikleri. Obama’nın dediği gibi, 94 yıl önce 20. yüzyılın en büyük katliamlarından biri yaşandı. Ey bölgenin büyük aktörü Türkiye, Davutoğlu’nun projesiyle:düzen kurucu ülke Türkiye, ne yapacağız bu konuda? Bir fikrin var mı? Zira tarih çözülmedikçe ağır bir yük oluyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder