Çarşamba

Cumhurbaşkanlığı seçimi için gerçek kriterler..

(18 haziran 2014, blog)

Malum, adaylar artık yavaş yavaş netleşiyor. AKP’de beklenti/talep Erdoğan yönünde ise de hala net bir açıklama yapılmadığından ve Süleyman Demirel’in meşhur deyişiyle siyasette 1 hafta bile uzun bir süre olduğundan her an her şey olabilir durumdayız. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı medya açısından cazip bir konu olsa da sokakların bundan haberi var mı, emin değilim. Ve zaten belli ki, daha çok konuşacağız. Her neyse. Gelelim konuya.  Yazıda siyaset esnafı diyebileceğimiz AKP, CHP ve MHP açısından Cumhurbaşkanlığı adaylığı kriterleri ne olabilir sorusuna yanıt arayacağız. Ve bunu yaparken kamuoyuna açıklanan görüşlere yüz vermeyip perde arkasındaki gerçek kriterleri anlamaya, haber televizyonlarının meşhur deyişiyle “şifreleri çözmeye” çalışacağız..Mekanizma nasıl işliyor olabilir? Sorumuz bu. AKP ile başlayalım:

-Öyle bir aday olsun ki hem Erdoğan cumhurbaşkanı olsun hem de AKP’de kim başbakan olacak tartışması yaşanmasın.

-Yaşanacaksa o zaman Erdoğan aday olmasın. Ama o zaman kim olsun? Gül? Olmaz. (Ya da dursun bakalım bu bir kenarda.)

-O zaman yine başa dönelim. Öyle bir aday olsun ki Erdoğan cumhurbaşkanı olsun ama AKP başbakanlık tartışmaları içinde heba olmasın. E o zaman kim başbakan olsun? Gül? Olmaz. Hem kendisi istemiyor hem de parti içinde bir sürü adamın ayağı kayacak. İçeride de istemeyen çok.

-E o zaman kim başbakan olsun? Arınç? Olmaz. Yeni ekibe çok ters. Babacan? O da olmaz sanki. Gezi sonrası palazlanan grup rahat edemez. E kim o zaman?

-Hem partiyi dağıtmayacak, hem Gül’ün adamı olmayacak, hem yeni ekipleri huzursuz etmeyecek, hem de seçimde başarılı olacak bir başbakan lazım. Kim peki? Anladığım kadarıyla henüz bulunmadı. Ay sonuna kadar harıl harıl bu konu üzerinde çalışılacak.

Gelelim CHP ve MHP’ye. Orada da kriterler anladığım kadarıyla şöyle işledi.

-Mansur Yavaş işi az kalsın oluyordu. Sarıgül de öyle. Erdoğan nedeniyle insanlar herkese oy verebilecek hale geldiler. Girelim bu topa.

-Ama öyle bir aday olsun ki, çok da kuvvetli bir figür olmasın. Seçilemese bile sonrasında bizi, başkanlığımızı zorlamasın. Hele olur da seçilirse? Mazallah tepemize başkan kesilmesin.

-Parti içi kanatlardan birinin temsilcisi hele, hiç olmasın. Başımıza iş açmayalım. Sonra neme lazım, seçilmese bile iyi oy alır, filan.

-Yani öyle bir aday olsun ki hem ortak aday gibi olsun hem de seçilmediğinde (ki muhtemelen öyle olur) silinsin gitsin, adını bile kimse hatırlaamasın. Biz işime, çorbamıza  bakalım.

-Ama bir yandan öyle bir aday olsun ki herkese pazarlayalım. Şöyle “Bak ne çalım attılar” desinler. “Yahu bu nedir?” diyenlere öyle bir senaryo yazalım ki, “Ulan biz bu işten anlamıyoruz galiba” desinler. Medya ayağını da sağlam tutarsak, bu vartayı da atlatırız.

-Ha tabii biraz da muhafazakar olsun, din işlerinden anlasın. Meydanlarda hiç olmazsa dindarlık işinde Erdoğan’dan zılgıt yemeyelim.

-Ama çok da olmasın. Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı olsun. Başımızı ağrıtmasın.

-CHP tabanı oy vermeyebilir mi dediniz? Valla Erdoğan öyle bir laf eder ki seçim zamanı, herkes gelip oy verir. Orada sıkıntı olmaz.

Velhasıl. Daha seçimin ilk turu bile yaklaşmadan Cumhurbaşkanı’nı halka seçtirmenin, teorik olarak süper, ancak şu anayasal düzen içinde hayli pürüzlü bir iş ortaya çıktı. En tepedeki çıksa, belli nedenlerle, olmuyor. Başkası çıksa, olmuyor. O vakit durduk yere halkın seçtiği birini tepesine çıkaracak siyaset esnafı, bilhassa da iktidar. AKP koridorlarında şu seçenek bile şakayla karışık tartışılıyorsa hiç şaşmam: “Halkın seçmesi işinden geri dönüş yok mu allasen?”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder