Pazartesi

Benim neslim de, bu faşizmden bıktı...

(agos, 4 ağustos, 2011)
Yeni dönemin laik/şehirli elitizmini kahvehane mantığıyla harmanlayarak kendine özgü bir stil yaratan gazetecilerden  Yılmaz Özdil’in geçen haftaki yazısını okumuş olmalısınız. Tam da geçen hafta bu gazetenin  şikayet ettiği “cımbız” diplomasisinin tatsız sonuçları üzerine kaplan gibi atlayan Özdil ibretlik bir yazı çıkardı ortaya. Neydi olay? Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan, Hürriyet’in Moskova muhabiri  Nerdun Hacıoğlu’nun haberine göre Ermenistan’daki öğrencilere “Biz Karabağ’ı aldık, Ağrı’yı almak da sizin göreviniz” mealinde laflar etmiş.Bunun üzerine siyasestte kopan fırtınayı biliyorsunuz zaten. Sarkisyan’ın tam olarak ne dediğini geçen hafta bu gazete okudunuz. Sözlerinin tümü okunduğunda tablo değişiyor. Gelin Özdil’e geçmeden önce biz Hürriyet’teki versiyonu dikkate dahi alsak, haberde ne olduğuna bakalım. Evet Nerdun Hacıoğlu’nun 26 temmuz tarihli haberi malum  sözleri aktardıktan sonra bir “ama” ile,  yani şöyle bitiyor: “...Ama şunu da söylemem gerek. Günümüz dünyasında ülkelerin itibarı yüzölçümüyle ölçülmüyor. Ermenistan modern, güvenli ve ekonomide başarılı ülke olursa itibarı da o denli yüksek olacaktır”
Hürriyet’in haberi böyle bitiyor.
Ancak hem  Hürriyet hem Hükümet hem de genel kamuoyu açıklamanın ilk bölümüne odaklanmayı tercih etti. Ve peşine Yılmaz Özdil’in yazısı geldi. Özdil artık ezberledğiniz bölümü alıntıladıktan sonra şöyle devam etti:
“Benim neslim ise... Hepimiz Ermeni’yiz diye sokaklarda yürüdü.
*
Futbol Federasyonu’nun ambleminde Ağrı Dağı bulunan Ermenistan’la milli maç yaptı, Erivan’da milli marşımızın ıslıklanmasını naklen seyretti, sonra ayıp olmasın diye, Bursa’daki maçta Azerbaycan bayraklarını yasakladı.
*
Adamlar bize günahını bile vermezken, benim neslim Eurovision’da Ermenistan’a 12 tam puan verdi. (Hatta,mümkünse 22 puan verebilir miyiz diye sorduğumuz... Eurovision yöneticilerinin ise, yalakalığın bu kadarı da fazladiye reddettiği iddia edildi.)
*
Benim neslimin gazetecileri... 
Soykırım Anıtı’na çiçek koydu. 
Saygı duruşunda bulundu.”
Bir kin manifistosu mahiyetindeki  yazının sadece başı ve küçük bir bölümü bu.. İlk maddeye en can acıtanı (ve belli ki en çok kendi kanına dokunanı) koymuş Yılmaz Özdil: Hepimiz Ermeniyiz sloganı. Binlerce insan faşist bir cinayete kurban giden Hrant için sokaklarda yürümüştü.. Türkiye’de belki de son yıllarda olup biten tek doğru dürüst olaydı o yürüyüş. Ve zaten o yüzden Erdoğan’ından Bahçeli’sine, AKP’sinden CHP’sine memlekette ne kadar sağcı varsa tepki gösterdi,o yüzden malum çoğunluk damarına basılmış gibi havaya zıpladı (burada “Çoğunluk” filmindeki çoğunluğu da hatırlayabilirsiniz) ,  o yüzden o slogan herkesin ipliğini pazara döktü. Demek ki gecikmiş hesaplaşmalar şimdi görülüyor. Demek ki Özdil’in hayal ettiği ülkede faşizmin, çoğunluğun  her daim hedefi olmuş bir azınlığın üyesi; faşist bir cinayete kurban gittiğinde bunu suskunlukla karşılamak gerekiyor. Demek ki Özdil’in hayal ettiği ülkede bin yıldır içiçe yaşayan iki ülke tüm olup bitenlere rağmen futbol yoluyla bile diyalog kurmaya çalışıyorsa bunu baltalamak gerekiyor. Demek ki Özdil’in hayal ettiği ülkede, bütün gün kahvede oturan ve milliyetçi retorik yarıştıran ergen gençler gibi Eurovision’da kimden nasıl intikam almalı hesapları yapılması gerekiyor. Ve en önemlisi: 1915’te olup bitenler hakkında yüce devletimiz ne dediyse, herkesin ona harfiyen uyması gerekiyor. Aydınların gazetecilerin gördüklerini, duyduklarını, okuduklarını unutması gerekiyor. Devletin resmi görüşü dışına çıkan herkesin mimlenmesi gerekiiyor. Özdil’in hayal ettiği ülke, işte böyle bir ülke.
Yazıya dönelim:
“Benim neslim, soykırım yalanıyla adeta tek başına mücadele eden ve dolayısıyla benim neslimi utandıran, Türk Tarih Kurumu Başkanı Profesör Yusuf Halaçoğlu’nu görevden aldı.”
Hemen araya girmek lazım herhalde burada. Sayın Özdil Halaçoğlu’nun 1915 sonrasında Müslüman olmak zorunda kalan Ermenileri şimdilerde terörist olmakla suçladığını bilmiyor olamaz. Eşine az rastlanır bir “fitne”yi bu topraklara atan Halaçoğlu, belli ki taltif edilmeliydi Özdil’e göre. Ha, o açıklamayı hatırlamışken: İşin ilginç tarafı,  Özdil’in, “soykırım yalanıyla tek başına mücadele eden” diye selamladığı Halaçoğlu, bahsettiğim açıklamasıyla adına ne derseniz deyin bu topraklarda vahşi bir etnik temizlik yapıldığını itiraf etmiş oluyordu. Zira her şeyi bir kenara bıraksak bile sadece mantıki açıdan baktığımızda bu çapta bir din değiştirme ihtiyacı acaba hangi şartlarda mümkün ve gerekli olabilirdi ki? Özdil mantığında  bunlara kafa yorulmaz hiç şüphesiz.
Şu sözü de ilginç, Özdil’in
“Benim neslim, video kliplerinde Atatürk’ün fotoğrafını gösterip “katillll” diye bağıran, Ermeni rock grubu System of a Down için fun kulübü kurdu.”
Fan kulübünün nasıl yazıldığını geçtim. Bu bahsettiği konunun gayet şüpheli bir bilgi olmasını da geçtim. Ogün Samast ile cinayet sonrası Türk bayrağı önünde klip çektiren polislerin var olduğu ülkenin köşe yazarına  yakışıyor mu bu lafları etmek, onu soracağım sadece.
Artık başka alıntı yapmak istemiyorum. Şunları söyleyeceğim. Bir de benim nesil var. Benim neslim de, Sayın Özdil, Hürriyet gazetesinin ve onu örnek alan diğer renkli gazetelerin iç savaş  ve dış savaş kışkırtıcılığı yapmasından bıktı. Benim neslim de, Sayın Özdil, Hürriyet gazetesinin ve onu örnek alan diğer renkli gazetelerin devletçe/resmi görüşçe baştan suçlu payesi verilmiş gruplar hakkında  kah yalan, kah çarpıtılmış, kah “bir bölümü yayınlanmış” haberlerle yaygara koparmasından bıktı. Benim neslim de, sayın Özdil, bu memlekette her gazetede “halkı kin ve düşmanlığa sevkeden” yazılar okumaktan ve bu yazıların sessizlikle karşılanmasından bıktı. Benim neslim de,  (bu kısmı sizi ilgilendirmiyor, Sayın Özdil) normal zamanda azınlıklara gayet şefkatli yaklaşıyorken, Başbakan Erdoğan Ermenistan’a fırçayı atınca sizin türden yazıları suskunkukla  geçiştiren muhafazakar demokratları ibretle izliyor. Benim neslim de, (bu kısmı da sizi ilgilendirmiyor) demokrat geçinen kesimin söz konusu Ermeni meselesi olunca nasıl da devletin/resmi görüşün sözünden çıkmadığını ibretle gördü.
İşin acı yanı şu, Sayın Özdil. Benim neslimin yaşadıkları, dedemizin, yayamızın  yaşadıkları yanında hiç kalır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder