Cumartesi

“Irkçı bir cinayet değildir..” diyemediniz..


(agos, 29 mart 2013)

Devletimiz bazı yıldönümlerini atlamıyor. Hrant Dink cinayetinde  mahkemenin “örgüt bulamayan” kararı, öldürüldüğü gün olan 19 Ocak’tan birkaç gün önce gelmişti, hatırlarsanız. 5’inci yılda. Sevag Balıkçı davasında da “kaza ile ölmüştür” kararı, Sevag’ın o yıl 24 Nisan’a denk gelen bir Paskalya bayramında öldürülmesinden iki yıl sonra geldi. Paskalya’nın bu yıl önümüzdeki pazara denk geldiğini düşünürsek, bu konudaki hassasiyetine uydu devlet. Bu kez iki yıl sonra “Alın size karar. Böyle anın..” dedi.
Artık davayı biliyor olmalısınız. O kadar çok karanlıkta kalan nokta var ki. Değişen ifadeler, korkutulan sanıklar, olay sonrası alelacele bölüğün kazan dairesinde yapılan “nasıl ifade verelim” konulu toplantılar, incelenmeyen deliller, olaya ait olmayan deliller, senaryoya uymayan bir olay yeri tablosu, gereğince incelenmeyen bir olay yeri. Her şeyin ötesinde sağcı görüşleriyle bilinen bir gencin bir 24 Nisan günü “kazaen” Sevag’ı öldürmesi. Arkadaşmışlar, meğer..
Baştan beri yolunda gitmeyen bir dava bu. Özetlemeye çalıştım. Yolunda gitmediği gibi,  kamuoyu ilgisine de mazhar olamayan bir dava bu. Her duruşmada Diyarbakır’daki 2. Hava Kuvvet Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nin önünde adalet arayan bir avuç insan. Sevag’ın annesi, babası, ablası, Sevag İçin Adalet ekibi ve bu tür davaları yorulmadan takip eden birkaç dost daha. Bu kadardı,  Sevag için adalet arayanlar. Umutsuzca her duruşmada  o komutanlığın kapısına dikildiler, çoğunlukla gri, kasvetli bir gökyüzünün altında basın bildirilerini okudular. Kısa bir haber oldular, sonra geçti gitti. Bu ülkenin çoğu  davaya, çoğu yaraya yaptığı gibi.
Karar Yargıtay’a gidecek. Onanırsa sanık Ağaoğlu hapse girecek. İnfaz kanunları gereği 3 yıl yatacak. Ve bu dava böylece kapanmış olacak. Şu var elbette: inanmayabiliriz ama sanık Ağaoğlu belki de Sevag’ı gerçekten kaza ile öldürmüştür. Olabilir de. Zaten bütün mesele geliyor burada düğümleniyor. Çünkü Sevag’ın nasıl öldüğü AY-DIN-LA-TIL-MADI..
Meselemiz budur. Sevag’ın annesini, babasını, ablasını, sevenlerini, bütün  bir Ermeni cemaatini ve bu konuya hassasiyet gösteren bütün bir kamuoyunu, midesine yumruk yemiş gibi iki büklüm bırakan budur. Sevag’ın annesine “Neden? Bunun yanıtı bulunamadı. Bulunsaydı kendimizi Ermeni olarak değil, öteki olarak değil, toplumun geniş kesimine ait bir birey gibi hissedecektik” dedirten budur. Muhtemelen kararın verildiği akşam bütün bir cemaat bunu hissediyordu. Aynı Hrant Dink kararının verildiği akşam hissedildiği gibi. Devlet bir kez daha şunu demişti: “Bu ülkede bazı cinayetler, bilerek, kasten karanlıkta bırakılır. Çünkü bu devlet böyle kurulmuştur. Bu da onlardan biri.” Bunu dedi.

Bir de şunu yaptı devlet: Bu davanın böyle bitmesiyle bilhassa son zamanlarda  artan askerde kaza süsü verilmiş cinayetlerin, intihar denilen şüpheli ölümlerin, gerçekten koşullara dayanamayıp intihar edenlerin niçin ölümü seçtiğinin de hakkınca soruşturulmayacağını ilan etti. Askerlik bu ülkede çoğunluk için zordur. Ama çoğunluktan olmayanlar için, Ermeniler, Rumlar, Yahudiler, Kürtler, Aleviler için çok daha zordur, bir kabustur. Ülkenin her yerine sinen militarizm burada çoğunluğun tahakkümüyle katmerlenir ve herkesi ezer, unufak eder. Kimilerinin de canını alır. Bu sistem böyle gidecek. Bunu anladık.
Özetle: Bu dava, başkaydı. Bu ülkenin, neredeyse her yerine sinen Ermeni düşmanlığı ile yüzleşmek için bir fırsattı. Yine yüzleşilmedi. Davanın ve Sevag’ın üzerine koca bir örtü serildi. Bu yılki Zadig’imizi de böyle kutluyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder