Cuma

Bu yılın 24 Nisan menüsü..

(agos, 18 nisan 2014)

Yine bir 24 Nisan yaklaşıyor ve  ne ilginçtir devletin, kurucu otoritenin temel çizgilerini devralan siyasal İslamcı siyaset, bu konuya laubalice yaklaşmayı beceriyor.
Evet neredeyse her yıl olduğu gibi yine bir tasarı ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi’nde kabul edildi. Tasarının genel kurul gündemine gelmesi beklenmiyorsa da devlet, hükümet ve bunları temsil eden tüm kurumlar/eski ve yeni merkeziyle medya, klasik reaksiyonlarını bir ton düşük de olsa verdiler. Ancak bu yılki kampanya AKP-Cemaat kavgası gölgesinde yapılmakta ve tam da bu yüzden işler iyice sevimsizleşmekte. Cumartesi günü Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan haber hayli ilginçti mesela. “Bir bu eksikti” manşetiyle gazeteye birinci sayfadan giren haberin spotunda şunlar yazıyordu: “Cemaat rayına giren Türk Ermeni ilişkilerini hedef aldı. Senatör Menendez gündemde olmayan soykırım tasarısını kongreye taşıdı. Cemaatin oylamadan bir gün önce Menendez’i ağırlaması dikkat çekti.”
Bu, meselenin ne olduğunu anlamanın, anlatmanın yakınından bile geçmeyen, böyle bir mesele için geliştirilebilecek en kaba yaklaşım. Şimdi, şunu bilemem: Cemaat bu senatör ile içli dışlı mıdır, değil midir. Fakat bu tasarı 80’lerden beri her yıl gündeme gelir ve Türkiye tüm resmi kurumlarıyla her yıl benzer reaksiyonlar gösterir. Dolayısıyla Cemaat böyle bir girişimde bulunsa da bulunmasa da, bunun olacağı belli.
Dolayısıyla 1915 gibi hayli ağır bir meseleyi artık iyice süflileşen kavganıza meze etmek –ki bu, Cemaat için de geçerli- doğrusu insanı büyük bir karamsarlığa sevkediyor. Ve fakat  meselemiz elbette bununla bitmiyor. Mesela baştaki “Rayına giren Türk Ermeni ilişkileri” ifadesi nedir ben anlamadım ve merak içindeyim. Türkiye’nin yanlışlarla dolu, Neo-Osmanlıcılık ihtiraslarıyla malul Suriye politikası yüzünden yerinden yurdundan olan Kesab Ermenileri nedeniyle mi rayında acaba Türk Ermeni ilişkileri? Yoksa Hrant Dink’e de hayatı dar eden Ergenekon örgütünün Cemaat ile kapışma neticesinde neredeyse temize çıkarılması nedeniyle mi? Yoksa Hrant Dink cinayeti davasında müthiş mesafeler alındı, davada neredeyse herkesi tatmin edecek bir neticeye gelinmek üzere de, bizim mi haberimiz yok? Hepsini geçtim 24 Nisan tarihine şu yukarıda gördüğümüz resmi görüşü tahkim edici yaklaşım yüzünden mi? En önemlisi: ilişkilerin “rayında” gitmesinin temel şartı soykırım meselesinin açılmaması mıdır?

Denebilir ki bu bir gazetenin haberi, AKP’nin politikası değil. Ben de kendimi epeyce zorlayarak öyle düşünebilirdim belki ancak Başbakan Erdoğan salı günkü grup konuşmasını yine Cemaat ile süregiden mücadeleye ayırdı ve benzer argümanları tekrarlayarak Cemaat’in Ermeni lobisi ile “işbirliği” yaptığını söyleyiverdi. Şu meşhur “lobi” meselesi bir kez  daha önümüze geldi yani.
Şöyle diyelim: lobi dediğiniz  Türkiye’nin 1915’te olup bitenleri artık inkar etmemesi için çabalayan insanlar. Öyle soyut bir varlık değil. Bu topraklardan giden insanların torunları. Türkiye’nin yaklaşımı bu oldukça, orada birilerinin bunun için çaba göstermesi meşru olacaktır. Ve gerçekten Türk Ermeni ilişkilerinin rayına girmesini istiyorsa mesela AKP çevreleri, öncelikle “tasarı” meselesini artık böyle düşünmelerinde ve reaksiyonlarını buna göre belirlemelerinde fayda var. Ve bir de tabii Cemaat ile yaptıkları kavgaya alet etmemekte.
Not: Valilik bu yıl 1 Mayıs için Taksim dışında bir yeri adres gösteriyor. Gayet anti-demokratik bir yaklaşımdır. Şunu akılda tutalım: demokrasilerde kentten kopuk özel miting meydanı diye bir şey olmaz. Sesini duyurma imkanından uzak grupların sesini boğmak anlamına gelir bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder