Çarşamba

Futbol, iktidar, muhalefet, medya...

(agos, 27 eylül 2013)

Pazar günkü olaylı derbi maçının yankıları hala sürmekte. Mesele ciddi. Zira olup bitenlerin hem futbol hem de siyaset açısından sonuçları var  ve daha da olması muhtemel. Futbol açısından yaratabileceği sonuçları detaylı okudunuz. Burada odaklanacağımız konu doğal olarak siyasi ve toplumsal alanda yarattığı ve yaratabileceği etkiler, günlerdir yaratılan/oluşan “algı” ve bütün bu olup bitenlerden çıkarabileceğimiz sonuçlar.
Öncelikle: “Olay” ve sonrasında yaşananlar, son dönemlerde edindiğimiz bilgilenme, hüküm verme alışkanlıklarımız açısından hayli öğretici olduğu gibi, Gezi sonrasında iktidar çevrelerinin, sabıkalı bellediklerinin nasıl da ilk fırsatta üzerine çullanacağını göstermesi açısından da öğreticiydi. Tüm bu karambolde medya da gerektiği gibi davrandı: Bir şey öğrenmek mümkün değildi.
Sırayla gidelim ve önce meselenin nasıl anlaşıldığı ile başlayalım. Olay olur olmaz sosyal medyada AKP yanlısı bazı vekil ve gazetecilerin derhal Çarşı grubuna saldırması ile meselenin altında bir bit yeniği olduğu anlaşıldı. Ve hemen bunun bir AKP provokasyonu olabileceği ihtimali akla geldi, dile getirildi. Kısa bir araştırmayla AKP’ye yakın 1453 Kartalları denen grubun maçtan önce iddialı tweetler attığı ortaya çıktı. Böylece her iki cephe de kendi argümanlarından emin bir halde sosyal medyada faaliyet gösterdiler. Ancak televizyondan izlenen görüntüler ve ilk aşamada duyduklarımız ise iki teoriye de uymuyordu. Sahaya giren Çarşı değildi, orası kesin ancak diğer grubun oturduğu tribünden de sahaya girilmemişti. Gerçek galiba başka bir yerdeydi. Tekbir getirilerek sahaya inilmesi de bir şey ispatlamıyordu çünkü bilhassa son on yıldır İnönü’de maç seyreden herkes bunun tribünün bazı bölümleri açısından rutin bir faaliyet olduğunu bilirdi. “Sahaya girmek üzereyiz, ona göre” demekti bu. Ancak yine da sahaya girenler pek de ne yaptıklarını biliyor gibi değillerdi. Poz verip resim çektirenler bile vardı. Daha 4. haftadan Beşiktaş’ı hükmen mağlup ettirecek bir hamle gelmezdi İnönü “sakin”lerinden.
Ertesi gün gelen tanıklıklarla manzara biraz daha netleşmeye başladı. Bilet sayısının çok üzerinde bir seyirci vardı. Belli ki hem Beşiktaş yönetimi hem de il güvenlik makamlarının boşvermişliği (?) sayesinde kapılar laçka olmuş, neredeyse stada kadar gitmeyi göze alan herkes içeri girmişti. Üstelik doğru dürüst bir üst araması da yapılmamıştı. İkinci yarı Doğu tribünü denen protokolün tam karşısındaki tribünde –söylenenlere göre- “Deplasman Kartalları” denen grubun da içinde olduğu uzun süren bir kavga yaşanmış, ön taraftakiler kavgadan uzaklaşmak için sahaya neredeyse girmeye başlamışlardı. Galatasaraylı Melo’nun gördüğü kırmızı kart  ile birlikte de olanlar olmuş gibi görünüyor. 1453 Kartalları’nın da sahaya girmediği anlaşılmış vaziyette. Bir ihtimal şu oldu: son ayların Çarşı efsununa kapılan ve uzun yıllara dayanan bir  maç izleme alışkanlığı pek olmayan gruplar stada girmiş, son dakikalardaki karambolle birlikte hem “otorite” ile karşılaşma imkanı bulmuş, hem de hiç beklemedikleri (ve yok yere beklentilerin epey yükseltildiği) mağlubiyetin hıncını almaya çalışmışlardı. Bu yazılanlar ve görgü tanıklarının anlattıklarına dayandırdığım bir tahmin elbette. Ama altını çiziyorum, bir tahmin. Ve bunu derken iktidarın yada “birileri”nin, olay çıkmasının önünü açarak Çarşı’yı hedef tahtasına koyma hesapları olabileceği teorisini de es geçmiyorum.
Yazı yazıldığı gün itibariyle tablo hala netleşmiş değildi. Ancak saflar çoktan netleşmişti. Burada AKP yanlısı çevrelerin nasıl davrandığı elbette önemli ancak suret-i hak yanında duran çevrelerin  bu kadar kolay hüküm vermesini doğrusu anlamak zor. Pazar gecesi itibariyle “durun bir dakika, olaylar başka türlü de cereyan etmiş olabilir” demek pek zordu mesela. Bu elbette iktidar çevrelerinin, bilhassa Gezi sonrası sayısız manipülasyon hamlesine imza atmış olmasıyla ilgili, dolayısıyla bir kez daha böyle bir operasyonla karşı karşıya kalındığını düşünmek ve buna göre hızla hamle yapmak belki anlaşılır. Ancak bu tavır, olaylarla pek  ilgisi olmayan oluşumları, grupları bir anda yok yere denklemin içine sokmak, aktör haline getirmek  anlamına geliyor öncelikle. Bu anlaşılmaz. Ve en önemlisi iktidar çevreleri ne yaparsa yapsın doğru ve tarafsız bilgide ısrarcı olunmalıydı. (Tam da burada, bir görgü tanığının, Bener Demirtop’un,  “müezzin dürüstlüğüyle” Bianet’e yazdığı yazıyı  hatırlamalı: “Derbi maçının galibi iktidar” http://bianet.org/bianet/spor/150127-derbi-macin-galibi-iktidar )

En önemlisi en sonda. Medyanın ve ortada durduğunu iddia eden bir kısım köşe yazarlarının hali. Kulaktan dolma bilgilerle, sayfa sayfa analizler yazdılar. Çoktan doğru olmadığı ortaya çıkmış bilgiler üzerine teoriler kurdular. Bu halleri ile AKP’ye mesafeli –bir kısım- medyanın da pek  de matah bir halde olmadığının ispatı gibiydiler.
Ezcümle. AKP’nin bütün bu olup bitenleri elbette ki stadları  zapturapt altına almak için kullanması muhtemeldir. Birinci tehlike budur. Ayrıca iktidar yanlısı bindirilmiş kıtaların stadlarda asıl bundan sonra  huzursuzluk yaratması da muhtemeldir. Bunun olabileceği de görüldü. Bunları akılda tutmakta fayda var. Beri yandan içinde yaşadığımız siyasi atmosferin, vakaları görmeyi, anlamayı nasıl da zorlaştırdığını, bilhassa AKP medyası ve çevrelerinin manipülasyonlarıyla oluşan ortamın nasıl bir karartma hali yaşattığını, bu karartmaya katkıda bulunmamak için çaba göstermek gerektiğini, bunu da bir mesele olarak görmemiz gerektiğini akılda tutmakta da fayda var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder