Pazartesi

Geçmişle yüzleşmenin sınırları (2)

(agos, 2 aralık 2011)
 Eski MİT Kontr-terör Daire Başkanı Mehmet Eymür’ün gözaltına alınmasıyla bir ihtimal yeni bir “yüzleşme” faslına gireceğiz. Eymür bahsinde şimdilik bilebildiklerimiz fail-i meçhul cinayetlere karıştığını itiraf eden eski polis Ayhan Çarkın’ın verdiği ifade ile ilgili olabileceği yönünde. Çarkın’ın basına yansımayan ifadelerinde neler söylediğini bilmiyoruz ancak bu sorgulamanın  90’lı yıllarda devletin yürüttüğü  karanlık faaliyetlerle  ilgili olacağı ortada. Eymür’ün o dönemdeki devlet içi çeteleşmede önemli aktörlerden biri olduğu biliniyor.  Eymür,  o zamanki hükümetlerle karışık ilişkileri olmuşsa da esas olarak Çiller’e yakın  ve Yeşil’i teşkilat içinde koruyan/kullanan bir isim olarak biliniyor. Ve Eymür elbette ki  fail-i meçhul cinayetlerin de ötesinde Susurluk ve Ergenekon da dahil olmak üzere devlet içindeki resmi ve yarı-resmi oluşumlar hakkında çok şey bilen bir isim. Yine de Eymür’ün gözaltına alınması , alt-metinleriyle birlikte okunması gereken bir vaka.

Şu biliniyor: AKP devlet içinde bir zamanlar öbeklenmiş ve karanlık işlere imza atmış her türlü oluşumu devre dışı bırakmaya ve bununla yetinmeyip –gerektiğinde- yargı önüne çıkarmaya kararlıdır. Şimdilik pek bir yere varmayan  12 Eylül soruşturmularından tutun JİTEM kazılarına,  Dersim yüzleşmesinden tutun fail-i meçhul cinayet soruşturmalarına kadar tüm karanlık meselelerde AKP’nin bu tavrını  görebiliyoruz. Soruşturma başlatılıyor ve duruma göre genişliyor ya da her ihtimale açık bir halde rafta duruyor. Buradaki kritik kelime, “gerektiğinde”.. Yani burada hesap kitap olabiliyor zaman zaman.Bunu da biliyoruz.
Dolayısıyla şöyle bir yol haritasından bahsedebiliriz. Raftan inse de, rafta beklese de yeni ama şartlarını çok iyi tanıdığımız bir sürecin içine gireceğiz gibi görünüyor.  Şu gayet mümkün. Eymür bırakılabilir ya da tutuklanabilir, ama bir şekilde eski başbakanlardan biri, mesela Çiller, birkaç ay sonra, beklenmedik bir anda, ifade vermeye çağrılabilir. Ya da Yılmaz. Hiç şüphe yok bütün bunlar şimdi burada yazdığım basitlikte olmayacak, televizyonlar gazeteler bu konuyla yatıp kalkacak, tüm köşe yazarları bu konuya değinecek, ekranda sayısız tartışma programı olacak, dönemin siyasetçileri ve bürokratları yeni ifşaatlarda bulunacaktır. Ve muhtemelen yine  AKP’nin bu fail-i meçhul cinayetlerle yüzleşme meselesinde samimi olup olmadığı sorusu ağırlıklı olarak gündemde tartışılacaktır. AKP’nin  eski muarızlarını da zan altında tutarak yeni bir siyasi bir hamle yapıp yapmadığı konuşulacaktır. Keza bu soruşturmanın ucunun Demirel’e kadar çıkıp çıkmayacağı, dolayısıyla zaman zaman perde arkasından da olsa siyasete müdahale ettiğinden şüphelenilen Demirel’e bir gözdağı verilip verilmediği sorgulanacaktır.  Tüm bu sorular makul ve kimbilir belki de haklı sorular olacaktır. Geçerken şu notu da düşeyim, büyük bir ihtimalle –şu anki haliyle görüldüğü kadarıyla- CHP bu konuda yine ikircikli bir tavır sergileyecek, hatta belki de kimi zaman karanlık işlere bulaşmış isimleri savunma pozisyonuna geçecektir. Dolayısıyla bir kez daha CHP her fırsatta eleştirilecek, sigaya çekilecektir. Ha bu arada, aman yanlış anlaşılmasın, bir şey bildiğimden değil, polis-gazetecilerle karıştırılmak hiç istemem, zaten yapmazsınız bunu biliyorum, şimdiye kadar yaşadıklarımız böyle bir tahminde bulunmaya imkan veriyor, o yüzden böyle bir yol haritası çiziverdim.
Ne diyorduk, gidişat –Eymür serbest bırakılsa dahi- bu tabloyu kuvvetli bir ihtimal olarak gösteriyor. Bu senaryoya genel manada itirazınız yoksa şu soruyu sorabilirsiniz:  Eee? Bu kadarını hepimiz tahmin edebiliyoruz. Ne yapacağız bu analizle? Haklısınız ve gelmek istediğim nokta zaten işin diğer cephesi. Neden bu tablo ile karşı karşıyayız? Neredeyse bütün bu tip faaliyetlerin halının altına süpürülmesi yüzünden. Bugüne kadar iktidarda olsun ya da olmasın (siyasal Kürt hareketini dışta tutarsak) hiçbir siyasi parti bu konuya ciddi biçimde eğilme lüzumunu görmedi. Kimi zaman korktular ,  kimi zaman bu işlerin aktörlerinin zaten yanıbaşlarında olduğunu farkettiler ve çoğu zaman da bu aktörleri zaten azmettiren kendileriydi, o yüzden işi yokuşlara sürdüler. Şimdi AKP siyasi hesapla davransa ve samimi bulunmasa dahi bu dosyaların kapağını kaldırmıştır. Peki bütün bu olup bitenlerden diğer siyasi partilerin çıkarması gereken bir ders yok mu? Evet toplum belki bunu ısrarla AKP’den talep etmiyor, seçmen düzeyinde AKP’ye “bu işlere el at, yoksa bizden oy alamazsın” diye bir baskı kurulmuyor. Ama asıl nokta şu: el attı diye de baskı kurulmuyor. Yani toplumun buna bir itirazı yok. Hatta genel manada memnundur. Bizim toprakların kültüründe bir dönemin kudretli isimlerinin şimdi zor durumda olmasından haz duyulur denebilir belki ama bence hiç bu kadar basit değil. Tek partisiyle, çok partisiyle, bu devlet o kadar, ama o kadar çok ve çeşitli kesimden insan ezdi ki.. Şimdi bütün bu insanlar, ezilenler ve aşağılanmışlar, sahne önündeki tüm siyasi odakları kenarda bir yerden izliyor. Hesaplı ya da hesapsız, kim, o bir zamanların kudretlilerinden hesap soruyor, kim hala bin dereden su getiriyor? Görüyor. Bunu  kah –yüz yılların deneyimlerinden kaynaklanan itidal yüzünden – sessizce, kah tepkisini göstererek izliyor.  Ve kritik nokta: bu insanlar siyasi açıdan homojen bir özellik göstermiyor olabilirler ama yanyana koyduğunuzda aslında bir şekilde bu ülkede çoğunluğu oluşturmaktalar. Çünkü az önce tarif etmeye çalıştım: o kadar, ama o kadar çoklar ki.. Yani aslında toplum, teker teker mağdurlar düzeyinde bu soruşturmalardan büyük ihtimalle  memnundur.  AKP’nin hangi hesapla olursa olsun yaptığı, devletin, resmi görüşün, “rejim”in ezdiği bu insanlara dokunmaktır.  Hiç şüphe yok ki, AKP de yeni bir “ezilenler” kitlesi yaratarak yapıyor bu işi. Cezaevleri şu an öğrenciler, gazeteciler ve “terörist” olmakla suçlanan çoğunluğu Kürt muhaliflerle dolu. Fakat AKP’nin bu iki yüzlü hali, şu gerçeği değiştirmiyor: Devleti n otoriter yüzünü savunarak; mağdurlara, ezilenlere, aşağılanmışlara  sırtınızı dönerek siyaset yapmak artık zorlaştı. Başta CHP olmak üzere merkez sağ ya da merkez sol’a hamle eden edecek tüm “oluşumlar” bunu akılda tutmalı. Ve tabii AKP de bunu aklında tutmalı. Çünkü şimdinin “suçlu topluluk”ları geleceğin mağdurları olabiliyor pekala. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder