Çarşamba

1071 vizyonu ve Anadolu’nun kadim halkları


(agos, 5 ekim2012)

Biliyorum bıktınız, usandınız bu analizlerden ama Erdoğan’ın meşhur kongre konuşmasından bir bölümle başlayacağım, izninizle:
“26 Ağustos 1071'de Sultan Alparslan Malazgirt Ovası'nda ordusuna, 'Ey kumandanlarım, ey askerlerim, bütün Müslümanların mimberlerde bizim için dua ettiği şu saatlerde kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer olur gayeme ulaşırım ya şehit olur cennete giderim askerlerim. İşte atımın kuyruğunu bağladım. Bir nefer gibi savaşa gireceğim. Üzerimde sultanlığa dair hiçbir alamet yoktur. Şehit olursam üzerimdeki şu beyaz elbise kefenim olsun kardeşlerim. Benimle birlikte savaşmakta ya da benden ayrılmakta serbestsiniz. Ya Rabbim sana tevekkül ediyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin için harbe gidiyorum. Allah'tan başka sultan yoktur. Emir ve kader onun elindedir’ diye seslenmişti. İşte bu inanmışlıkla, bu adanmışlıkla, bu azamet ve bu tevazuyla savaşa giren Sultan Alparslan yüzlerce yıl sürecek bir medeniyetin, bir sevgi medeniyetinin de kapılarını araladı. O sevgi medeniyeti Osman Gazi'nin ellerinde bir filize, o filiz bir fidana, o fidan göklere dal, budak salan toprağın, denizlerin, yüzünü kaplayan Kafkas Dağlarından Alpleri, Fırat, Dicle'den coşkun Tuna'yı kavrayan büyük bir çınara dönüştü. (...)İşte biz AK Parti olarak bu büyük çınarın kollarından biriyiz. Bizim yolumuz Sultan Alparslan'ın, Melik Şah'ın, Kılıçarslan'ın yoludur. Bizim yolumuz Osmangazi'nin, Fatih Sultan Mehmet'in, Sultan Süleyman'ın, Yavuz Sultan Selim'in yoludur. Bizim yolumuz Gazi Mustafa Kemal'in, merhum Adnan Menderes'in, merhum Turgut Özal'ın, merhum Necmettin Erbakan'ın yoludur. Yani bizim yolumuz, sevginin, kardeşliğin, tevazunun, kucaklamanın, birleştirmenin yoludur.”

Erdoğan bu sözleri söyledikten sonra gençlere yeni hedef olarak da Malazgirt Savaşı’nın 1000. yılı olan 2071’i hedef gösterdi:
“2023 hedefinden sonra inşallah, Cumhuriyetimizin 100. yılının dışında bir hedefimiz daha var. O da bu kuruluşun 1000. yılı olacak, hedef 2071 gençler. Rabbim lütfederse bizler 2023'ü, inşallah sizler de 2071'i inşa edeceksiniz”
Ben Erdoğan’ın didik didik edilen konuşmasından pek üzerinde durulmayan bu bölümü ele almayı uygun gördüm. Neden diyecek olursanız, şöyle: 1071-2071 vurgusu herhalde rastgele seçilmiş bir vurgu değil. Nedir 1071?  Anadolu’nun Türk ve İslam hakimiyetine girmesinin, Rum ve Ermeni toplulukların hakimiyet altına alınmasının kilometre taşı. Elbette ki Anadolu topraklarına Türk akınları 1071’den çok önce başlamıştı ve kimi tarihçiler Malazgirt Savaşı’nın söylendiği kadar önemli bir durak olmadığını söylerler ancak sonrasında Türk ve İslam milliyetçileri bu savaşa çok önem vermişlerdir.
Doğrusunu isterseniz verilecek o kadar mesaj varken Erdoğan’ın 1071’de ısrarlı olması tesadüf olmasa gerek. Pazar günü bu bölümü ve Erdoğan’ın Mehmet Akif’ten, Arif Nihat Asya’dan bahsettiği bölümü dinlerken bir an kendimi yoklamak zorunda hissettim. İşgal altında mıydık? Hıristiyan ülkeler Türkiye’yi işgal etmişlerdi de haberimiz mi yoktu acaba? Yok öyle değilse bu ağır milliyetçi ve İslamcı tonun ne manası vardı? Ne oluyorduk?

Evet düşününce tabii şu ortaya çıkıyor. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça milliyetçi bir argüman ve politika benimsediğini zaten biliyoruz, aylardır yazıp duruyoruz. Fakat bir yandan da çözülmesi gereken bir Kürt Sorunu var. Ve çözülmedikçe Erdoğan’ı sıkıştırıyor, TSK’yı hayli güç durumda bırakıyor. Erdoğan’ın bu sorunun siyasal Kürt hareketinin taleplerini dikkate alarak değil, kendi kafasındaki modelle çözmek istediğini de biliyoruz. O model için de ilk adım, siyasal temsilcileri yani BDP’yi olabildiğince siyasal alanın dışına iterek, tecritte olan, dolayısıyla pazarlık açısından daha iyi bir partner olacağını düşündüğü Öcalan ile masaya oturmaktır.  Hatırlanacaktır bu zaten daha önce denenmişti. Yani Öcalan ile görüşüp BDP’yi günah keçisi haline  getirme taktiği. O atmosfer içinde KCK operasyonları hızlanmış, AKP’ye ve Cemaat’e yakın gazetelerde “Öcalan pek bir öngörülü, PKK/BDP ise burnunun ucunu göremiyor” temalı haberler/yorumlar yaygınlaşmıştı. Dolayısıyla taktikte bir yenilik yok. Ama statejisinde var.
Kanımca o yenilik de şudur: bu taktiğin bir şekilde Türklere ve Kürtlere pazarlanması gerekiyor. Bunun için Erdoğan’ın bulduğu yöntem perde önünde çok dillendirmeden Kürtler’e mahkemede anadilde savunma, anadilde kamu hizmetlerine erişim gibi vaadlerde  bulunup, kürsülerde ise (Türk İslamcılığını ve milliyetçiliğini okşayacak, üstelik dindar Kürtleri de bu kampanyaya ucundan katacak) 1071 vizyonuna, yani Anadolu’nun İslamlaşmasına, iki büyük etnik grup arasında dini hegemonya temelli ve araya başkasını sokmayan bir ortaklık vizyonuna  atıfta bulunmaktır. (AKP’nin yan-ideologlarından Mümtaz’er Türköne’nin 2 Ekim günü Zaman gazetesinde yayınlanan yazısında Alpaslan’ın Malazgirt öncesinde Kürt beylerinin desteğini aldığına vurgu yapmasını da bu çerçevede görebiliriz. Tabii Türköne bu kadarla durmuyor, Yavuz Selim’in de Şah İsmail’i Kürt beylerinin desteğiyle yendiğine dikkat çekiyor. Buradaki gizli adresin kim olduğu da  gayet açık herhalde)
Bu stratejide Anadolu’nun diğer kadim halklarına ve onların kültürlerine, dinlerine yer yoktur. Açık konuşalım, Ermeniler’e yer yoktur. Bu halk Malazgirt’in cereyan ettiği toprakların yerleşik halkıydı. Ve son olarak  97 yıl önce bu topraklardan kazınmıştı. Önümüzde 2015 gibi bir eşik varken Erdoğan’ın gençlere 2071’i hedef göstermesi, kanımca ayrıca bunlarla da alakalıdır. Sadece Kürt sorunu bahsinde değil, 2015’e doğru da AKP’nin vizyonu, fetih/ işgal atmosferini canlı tutmak, kadim halkların haklarına, mirasına, kültürüne yer vermemek, onları bu toprakların eşit birer vatandaşı değil, bir sığıntı saymaktır.
Özetle, Ermeniler 1071’in, özellikle de öncesindeki 10-20 yılın ne manaya geldiğini iyi bilir. Yani iyi bir referans olmadı. Bu toprakların yeni ortaklığı, yeni iklimi Selahaddin Eyyubi ile Alpaslan mirası arasında olacaksa, bu  vizyonda kime yer olmadığı açıktır. Fakat iyi biliyoruz ki, Türkler diye tek bir blok, bir cephe yoktur. Aynı Kürtler diye bir blok/cephe olmadığı gibi. Bu buram buram  hamaset, milliyetçilik, İslamcılık, Hıristiyan hor görüsü  ve siyasi hesap kokan 2014 stratejisine, yine bu topraklardan itiraz geleceğini umuyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder