(agos, 23 mart 2012)
Bir GSM şirketinin reklamı gösteriliyor televizyonlarda bugünlerde, Ata Demirer oynuyor. Demirer kah şirketin teknoloji merkezinde çaycı oluyor, kah güvenlik görevlisi, kah o merkezin inşaatında çalışan işçi. Her rol için ayrı bir Anadolu aksanı kullanıyor. Ancak reklamda bir de şöyle bir ayrıntı var ki, atlanacak gibi değil. Demirer sadece inşaat işçisini canlandırırken Kürt aksanı kullanıyor. Bu aslında çok önemli. Zira şu algı kuvvetlidir: bu memlekette inşaat işçisi dediğin, Kürt olur. Ve hepimiz biliyoruz ki bu algı boş yere oluşmamıştır, çünkü hemen hemen öyledir. Peki ama bu niye böyledir? Derin ve uzun mevzu.
Ne tesadüfse, bu reklamın gösterime girdiği günlerde Esenyurt’ta bir alışveriş merkezi inşaatında çalışan işçilerin kaldığı çadırlarda yangın çıktı, biliyorsunuz. 11 işçi, taşeron firmanın inanılmaz ihmalleri ve kamunun yetersiz denetimi sonucu yanarak can verdi. Ölenlerin hepsi değilse de önemli bir kısmının Kürt olduğu anlaşılıyor. Hatta aralarında deprem sonrasında biraz para kazanabilmek için Van’dan gelenler de vardı. Van’a yardım elini böyle uzatmış olduk. Uydurma çadırlarda barındırarak ve sigortalarını öldükten sonra yaparak. O derin ve uzun mevzunun göstergelerinden biri, işte bu.
Yine aynı günlerde ibretlik bir vaka daha yaşandı. Kütahya’nın Emet ilçesinde bir inşaatta –evet, yine inşaat- çalışan Kürt işçilerden bazıları çarşıda bir tartışmaya karışınca ilçe halkı milliyetçi duygularla “kışkırıp” toplandılar ve bu işçilerin kaldığı yeri bastılar. Senaryo klasikti: “PKK bayrakları açtılar” Bu dedikoduya inanmaya ve kışkırtılmaya hayli müsait yüzlerce Emetli işçilerin etrafını çevirdi, eşyaların tutulduğu çadırları ateşe verdi. Düpedüz ırkçı bir linç havası esti ilçede saatlerce. Devletin sevdiği tabirle söyleyecek olursak “gerginlik” –ki buna esasen linç girişimi demek gerekiyor- işçilerin Van’a gönderilmesiyle sona erdi.
Devlet ve medya bu tip vakaları “gerginlik böylece sona erdi” havasıyla vermeyi pek sever ama olan, bir etnik gruba ait işçilerin bir kentten kovulmasıdır, bunun başka izahı yok. Kovulmakla kalmayıp kendi bölgelerine gerisin geri gönderilmesidir. Kürtlerin memlekette devlet ve toplum gözünde eşit olamadıklarının daha net bir örneği olur mu? Peki bu işçiler Van’a döndükten sonra televizyonda bir hükümet yetkilisinin “Bu ülkede hepimiz kardeşiz, ayrım yoktur” gibisinden beylik bir açıklamasına denk geldiklerinde neler hissederler dersiniz, en kibarından?