(agos , 21 temmuz 2011)
Çözüm değil, çözüm yolu da değil, çözüm yoluna giden yola yaklaşıyormuşuz gibi bir hava vardı bir hafta önce. BDP, AKP ile temaslara başlamıştı. Öcalan devlet/hükümetle yürütülen temasların olumlu yolda olduğunu bildirmiş, bir barış konseyi kurulacağını açıklamıştı. Yeni anayasadan bahsediyorduk... Ki, Silvan saldırısı oldu. Yine başa dönüyoruz. Ama aslında başa mı dönüyoruz, emin değilim. Evet, geriye gidiyoruz ama dosdoğru geriye değil (onun küçük de olsa ‘aynı yoldan tekrar gideriz’ diye bir güvencesi vardır); bu seferki biraz çapraz bir yer oluyor. Bu konuya döneceğim.
Neyle karşı karşıyayız? Yaygın kabul gören bir şablon var, kimi açıklamalar da bunu destekliyor: “AKP zaten Öcalan’la görüşüyordu, çok genel ve yüzeysel bir mutabakata da varmak üzereydi, hatta saldırı öncesi ve sonrasında AKP’ye yakın medyada Öcalan’ın özellikle kayırılması, selamlanması da bunun göstergeleriydi, ancak devredışı kaldığını düşünen PKK hamle ihtiyacı hissetti” şeklinde bir şablon... Genel hatlarıyla kimsenin