Çarşamba

Türkiye’nin “çağdaş”lıkla imtihanı..

(agos, 22 mayıs 2009)

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Profesör Doktor Türkan Saylan 18 Mayıs sabahı hayata veda ettiğinde cüzam hastalığı ile yıllar boyu sürdürdüğü hayranlık uyandırıcı mücadeleye ek olarak bir de eğitim alanındaki çalışmaları da çok özet haliyle gazetelere yansıdı. Radikal gazetesinin çıkardığı listeye göre, “96 şubeye ulaşan ÇYDD, eğitim olanağı bulamayan binlerce kızı okulla buluşturdu. Saylan’ın ölene dek genel başkanlığını yürüttüğü dernek, tüm projelerini Milli Eğitim Bakanlığı’yla ortak yürüttü. Sadece 36 bini aşkın kız öğrenciye öğrenim hayatları boyunca burs desteği sağlandı. Anadolu’da 5. sınıftan sonra okuyamayan kızlar için başlattığı ‘Anadolu’da Bir Kızım Var, Öğretmen Olacak’, Turkcell’le birlikte binlerce kızın okula gönderildiği ‘Kardelenler- Çağdaş Türkiye’nin Çağdaş Kızları’, Milliyet’le ortaklaşa yürüttüğü ‘Baba Beni Okula Gönder’, Ericsson -Türkiye ile İstanbul ve Ankara Meslek Liseleri’nin elektrik- elektronik bölümlerindeki kızlara yönelik yürüttüğü ‘Bilgi Toplumu Kızları’, Mercedes -Benz Türk ile okuyamayan 1000 kız çocuğu için gerçekleştirdiği ‘Her Kızımız Bir Yıldız’ projelerine imza attı. Dernek ayrıca ‘Geleceği Taşıyan Kızlar’, ‘Geleceğin Sigortası Kızlarımız’ ve ‘Geleceğin Aydınlık Kızları’ gibi projelerle, okuma şansı olmayan kızları okula gönderdi.”
Aslında listenin daha da kabarık olduğunu biliyoruz. Türkan Saylan’ın fikirleriyle, toplum projesiyle hemfikir olmayabilirsiniz ama şu çok özet liste, nereden bakarsanız bakın saygı duyulacak bir çabanın sonucudur.  Cenazesine katılan ve onun çabalarıyla okuyabilen gençlerin çoğu kendilerine uzatılan kameralara neredeyse aynı şeyi söylüyordu: “O olmasa biz okuyamazdık..” Doğrudur, o olmasa herhalde başta binlerce kız çocuğu olmak üzere yoksul bir dünyaya, geri kalmış bir bölgeye doğan birçok genç okul ile tanışamayacaktı, ya da yarım yamalak tanışacaktı. Dolayısıyla cenazesinde toplanan kalabalık herhalde şaşırtıcı olmasa gerek. Evet hiç şüphe yok Ergenekon soruşturması çerçevesinde Türkan Saylan’ın ağır hasta iken evine düzenlenen baskın, cenazeye katılımı çoğaltmıştır, böyle bir cenazeye gelmek gibi bir niyeti olmayacakları inadına oraya getirmiştir. Ancak bu son derece lüzumsuz operasyon ve peşine sağ basında çıkan tiksinç yorumlar olmasaydı da o cenazeye binlerce kişinin katılması beklenirdi.

Tekrar yukarıdaki listeye dönmek istiyorum. Türkan Saylan binlerce kişi  tarafından Cumhuriyet’in, Atatürk’ün kızı olarak uğurlandı. Başkanlığını yaptığı derneğin ismi gibi, çağdaşlığın simgesi olarak uğurlandı. Neydi onu bu payeye yükselten? Sağlık ama asli olarak eğitim konusunda gösterdiği olağanüstü çaba. Ergenekon’la ilgili tüm tartışmaları bir yana bırakalım bu yazıda. O konuda yeterince hesaplaşıldı. Ancak Türkan Saylan’ın eğitim konusunda bu kadar çaba göstermek zorunda kalması ve bu olağanüstü çabaya rağmen gerek kız çocuklarının gerekse yoksul çocukların “asgari” bir eğitim ile tanışabilmesi konusunda ancak ve ancak okyanusta bir damla kadar bir sonuç elde edebilmesi, cumhuriyetin ve çağdaşlığın savunucularının ve tabii ki tüm cumhuriyet hükümetlerinin üzerinde düşünmesi gereken trajik bir tablo değil midir? Cumhuriyetin, çağdaşlaşma projesinin eğitim konusunda bu çapta bir sivil toplum yardımına muhtaç olması ve üstelik bu yardımın aslında eğitim bekleyen çocukların çok ama çok küçük bir kısmına ulaşabilmesi cumhuriyetin aksadığı en önemli ama hayati alan olarak mı değerlendirilmeli?  Bu soruya “Ne ilgisi var, 1950’den sonra iktidara gelen sağ hükümetler CHP/CHF’nin kazanımlarını çöpe attılar” kolaylığıyla yanıt verecek çok isim bulunur. Fakat tablonun bu kadar basit olmadığını herhalde hepimiz biliyoruz. Darbe hükümetlerinden teknokrat hükümetlere, soy CHP’li ya da sosyal demokrat hükümetlerden merkez sağ hükümetlere her türlü “cumhuriyetçi” hükümet için kızların, yoksulların, bilhassa da Güneydoğu bölgesindeki çocukların eğitilmesi hayati bir öncelik olmadı. Bunu Türkiye’de yaşayan herkes herhalde bilir. Böyle bir günde bu herkesin bildiğinin altını çizmek niye? Şunun için: Türkan Saylan, sadece Ergenekon yüzünden başına gelenler vesilesiyle “AKP’nin gadrine uğramış çağdaş bir insan” vasfıyla ve AKP düşmanlığını yüreklerde biraz daha bileylemek hissiyle toprağa verilip unutulmasın diye. Türkan Saylan çok daha fazlasını hak ediyordu. Yaptıkları cumhuriyet, çağdaşlık projesinin aslında ne kadar eksik ve aksak yürüdüğünün bir resmidir ve hiç şüphesiz Türkiye’ye özgü bu çağdaşlık projesinin temelde de bazı zaaflar içerdiğinin bir göstergesidir. Ölümü bu konuları bir kez daha derinlemesine düşünmeye vesile olacak mı? Zayıf bir ihtimal.
Ve madalyonun diğer yüzü. Türkan Saylan’ın evi arandıktan sonra AKP’ye yakın basında çok çirkin haberler yayınlandı. ÇYDD’de Hıristiyanlık propagandası yapıldığından tutun,  dernek vasıtasıyla PKK’lılara burs verildiğine kadar. Hatta Türkan Saylan’ın annesinin eskiden Müslüman olmayışına kadar. Şurası açık: Çağdaşız diyenlerin hala katedecekleri uzun bir yol var. Ancak –evet, sorunlu olduğunu kabul ettiğimiz- çağdaşlık projesine sağdan, devletin din üzerindeki tahakkümüne karşı çıkma açısından bakanların da kendi cephelerinde uğraşmaları gereken çok sorun bulunduğu muhakkak. Türk usulü çağdaşlığı eleştirirken, faşizme savrulmak pek kolaymış, bunu da görmüş olduk. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder