Pazartesi

Vazgeçişler ve geri dönüşler listesi...

(agos, 14 nisan 2011) 
12 Haziran’da yapılacak seçimlerde partiler aday gösterecekleri isimleri Pazartesi günü açıkladılar, bildiğiniz gibi. Hafta boyunca sanki seçim sonuçlarını inceler, yorumlarmışcasına listeleri inceledik sonuçlar çıkardık, seçimlerde nasıl ki seçmen şunu söylemek istiyor diyorduysak bu sefer de parti yönetimi şunu demek istiyor gibisinden mealler anlamlar çıkardık. Kimi tutarlı kimi tutarsız birçok görüş ortaya saçıldı. Benim de bu görüş çorbasına bir katkım olsun madem.
İktidardaki AKP ile başlayalım. İlk bakışta söyleyeceğim AKP’nin daha derinlemesine bir sivilleşmeden ve Kürt Sorunu’nu eşitlik temelinde çözme iddiasından vazgeçtiğidir. Aday listesinden bunu nasıl çıkardın birader, diyebilirsiniz, haklı da olursunuz. Ama sonuçta partiler gösterdikleri adaylar kadar göstermedikleri adaylarla da bir şeyler söylerler. AKP’nin listesine baktığımızda tek başına ve derin devlet tehlikesini bertaraf etmiş kendine güvenen bir iktidarın yeni atılımlara hazırlandığı gibi bir manzara göremedik doğrusu. Her kritik dönemeçte AKP’yi statükonun içinde tutan, ona merkez sağ ve otoriter havasını veren  kadrolar olduğu yerde duruyor. En göze çarpan şu: medyatik bakanların bazıları sahil bölgelerine kaydırılmış belki CHP’den oy yontarlar diye. Mesela Zafer Çağlayan Mersin’de, Ertuğrul Günay İzmir’de, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım yine İzmir’de vs. Bu hamleler sahillerde AKP’nin oyunu artırır mı, pek zannetmiyorum ama sonuçta AKP’nin Erdoğan’ın ifadesiyle ustalık döneminde yaptığı en çarpıcı harekete bu. Bunun dışında gazetelere yansıdığı kadarıyla Gül yanlısı bazı vekillerin tasfiye edildiği yine Milli Görüş’ten gelen bazı vekillerin listelere alınmadığı gibi  haberler var. Güneydoğu’da ise eski Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Galip Ensarioğlu’nun aday gösterilmesinin yanısıra Tarım Bakanı Mehdi Eker’in Diyarbakır’dan listeye konması gibi bir hamle var. Buradan da “Açılım sürecek” gibi bir sonuç çıkarmak zor doğrusunu isterseniz. Benim anladığım AKP şu son 1 yıldır yerleştiği sağ, statükoya daha önem veren AB ile uzak, Ortadoğu’dan kendine pay/prestij arayan postu pek beğenmiş ve buradan bir iki ufak hamle dışında kıpırdamak istemiyor. Türbanlı aday meselesine hiç yüz vermemeleri de bunun bir göstergesi. Fakata bu konuda laik cephenin dolduruşuna gelmemeyi de tercih etmiş olabilirler tabii, dolayısıya bu son nokta biraz karışık bir konu.

CHP’ye gelelim. Doğrusu bekleneni veremedi CHP. Kılıçdaroğlu ile daha sosyal demokrat, daha ezilenlerden, Kürtlerden, Alevilerden, emekçilerden yana bir politika bekleyenler az değildi. Biliyorum CHP’nin bu yapısıyla bu zordu, ve bu noktayı hemen öne çıkarıp kestirip atmak çok zevkliydi ama o dönemde yine de Kılıçdaroğlu’na bir şans tanındı. Fakat Kılıçdaroğlu’nun yaptığı CHP’deki devletçi (aynı zamanda Baykalcı) kadroyu temizlemek oldu. Ve orada durdu. Sosyal demokrasiye yönelmeyi geçtim,  merkez sağa yöneldi. Üstelik Ergenekon’un merkez sağ kanadına. Sinan Aygün ve Mehmet Haberal hamlelerine anlam vermek zor, bu çerçevede. Yine merkez sağ kamptan Aydın Ayaydın ve Turhan Tayan gibi isimler muhtemelen soru işareti yaratmıştır CHP tabanında. (Hatta soru işaretinin de ötesinde kimi yerlerde öfke demek daha doğru) Ne tür bir kazanç umdular kestiremiyorum. Sendikalar ve sol-demokrat sivil toplum örgütlerinden bir tek mostralık DİSK Başkanı Süleyman  Çelebi var. Mustafa Balbay –kamuoyunda genel kabul gördüğa gibi hiç de haketmediği- hücre cezasıyla artık başka bir vaka haline geldiği için bu hamleyi ne eleştiri ne de övgü vesilesi yapıyorum. Sonuçta CHP’nin toplumdaki “ezilenler” dokusuyla , yani Kürtlerle, Alevilerle, yoksullarla ve diğer mağdurlarla bir “sıcak temas” kuramadığını görüyoruz. Apayrı bir alemdeler. Pas geçtiler bu seçimi ve kendi parti içi iktidarlarını pekiştirme yoluna gittiler demek bence yanlış olmaz. Belli ki 2015 seçimlerini bekliyorlar. Ama bu işlerde beklemek olmuyor, bence önemli bir fırsat kaçırdılar.
BDP’ye gelirsek. Hayli iddiala görünüyorlar. 30’u aşkın yakın vekil sokma peşindeler. Leyla Zana ve Hatip Dicle gibi bilinen ve yakın-tarihsel öneme sahip isimleri tekrar aday yaptılar. Hukuki problem çıkmazsa bu iki isim  TBMM’de ses getirecek işler yapabilir. Kendi bölgelerini kimseye kaptırmamak peşindeler, ki doğal bir durum bu. Merkez sağ Kürt siyaset cephesinden Şerafettin Elçi ve İslama yakın Kürt cepheden Altan Tan’ı da seçtirerek “Kürt siyasetini tüm yelpazeleri ile biz temsil ederiz” gibi bir idddiaları var sanki. Pratik siyaset açısından  uzun yıllardır tam bir çöküş içinde olan sol cepheden Sırrı Süreyya Önder İstanbul’da aday. BDP desteğiyle seçilecek gibi görünüyor. Ertuğrul Kürkçü’nün de Mersin’de seçilebileceğini düşünebiliriz. 2007’de de aynı format Ufuk Uras ve Baskın Oran için denenmişti. Uras seçildi ama Oran konusunda BDP ile pürüz çıkınca az bir farkla Baskın Hoca TBMM’ye giremedi. Bu sefer bu tür bir kafa karışıklığı yok gibi görünüyor ama 3. bölgede aday olan EMEP başkanı LevenTüzel bir başka BDP adayı ile yarışacak, yani işi zor. Bu cephede 2007’ye kıyasla başka bir fark varsa o da bu kez AKP’ye “az  biraz” değil de;  “epey”  mesafeli duran sol isimlerin aday gösterilmesi. Bu da sanırım referandum sonrası yaşanan hayal kırıklığı ve AKP’nin yazının başında bahsettiğim pozisyonu ile ile ilgili bir durum.
Yazının sonunda küçük bir noktaya da değinmek gerekir. Ermeni aday meselesi. Geçtiğimiz haftalarda bol bol bunun spekülasyonu yapıldı, birçok isim ortaya atıldı, belli ki bazı isimler etrafında bazı görüşmeler yapıldı, BDP ailesi içinde seçime girmek için. Ve yine belli ki bu temaslardan bir sonuç alınamadı. Peki alınsa ne olurdu? Mostralık bir vekil ilk bakışta pek bir anlam ifade etmeyecekmiş gibi görünüyor. Ancak sol cephe içinde yer alacak bir aday şu açıdan anlamlı olabilir. Bu ülkede Ermenilerin (ya da Rumların, Yahudilerin) yaşadığını ve bunların parlamentoda (eskiden olduğu gibi ) pekala temsil edilebileceğini göstermek, ilan etmek gerekir. Türkiye’nin çoğulluğu ile ters orantılı biçimde siyasette görülen çoraklaşmayı ters yöne çevirmek için bir adım olur bu. Zira  Türkiye’nin etnik ve mezhepsel zenginliği hala ve hala kamu alanına yansımış değil. Bunu AKP’den beklememek, harekete geçmek gerekirdi. (Mesela listelerinde 3 gayrimüslim adaya –İstanbul’da Polonoyalı katolik, yine İstanbul’da Süryani, İzmir’de de Yahudi-  yer veren HAS Parti bu alanda en cesur parti oldu) BDP böyle bir hamle yapabilseydi çok önemli bir adım atmış olurdu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder